Meral Akşener’den Kankızıl Ünal’a Reaksiyon: “Bu Sözleri Cahillikle Açıklamaya Ayrılmak, Gaflet Uykusu Kavramının İçini Açmak Evet.

İYİ Tümen Genel Başkanı Meral Akşener, AKP Ekip Başkanvekili Usta Ünal’ın Cumhuriyet Altını ile ait sözlerine tepki gösterdi. Akşener, “Bu sözleri cahillikle açıklamaya terk etmek, kabaklık kavramının içini boşaltmak peki. Bu düpedüz, münhezim bir Cumhuriyet nefretine şömiz bulma gayretidir. ve tepeden tırnağa dal niyetlidir. Biz, bu arkadaşlardan, bu ülkenin müessis değerlerine saygı göstermelerini, istiklal kahramanlarına vefa hissetmelerini yahut sunma basitinden bire bir faydalı yakarış etmelerini filhakika beklemiyoruz. Amma yere batasıca nefretlerini tahliye etmek amacıyla eren Türkçemizi obje yapmalarını birlikte kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz” dedi.

Meral Akşener, zaman partisinin ekip toplantısında konuştu. Akşener, takım toplantısında, AKP’den çekilme ederek İYİ Fırka’ye geçen Şanlıurfa Saylav Ahmet Eşref Fakıbaba’ya rozet taktı. Fakıbaba, şunları söyledi:

“SANSÜR YERİNE DEMOKRATİK HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN YAŞANDIĞI BİR TÜRKİYE HAYALET EDİYORUM”

“Böylesine hararetli, hararetli, davası yurt ve kavim sevdası olan sizlerle beraber olmaktan ve aranızda bulunmaktan büyük bire bir mutluluk duyuyorum. 20 yıllık benzeri siyasetçi yerine samimiyetimle söylüyorum, siyasete ilk defa başlıyor kabil kendimi çokça hararetli hissediyorum. Ince yıllarını Anadolu’nun değişik yerlerinde doktorluk ve yöneticilik yaparak insanlığa hizmet için kendisini adamış, siyaseti halkın hizmetkarı kendisine gören bir kardeşiniz namına zaman burada olmamın biricik sebebi, milletime duyduğum hizmet aşkıdır. Bu fazla sizlerin bile yüreğinde olduğunu soldurmak, ayrımsız kasıt üzere savaş edeceğimizi inanmak beni son etap bahtiyar etmiştir. Siki Denetim adına demokratik doğruluk ve özgürlüklerin yaşandığı, gelirin belli tıpkı dünya adına eksiksiz milletimize adil bir şekilde dağıtıldığı; kişiye veya menfaatlere akla yatkın uyarlanan değil, herkese denk davranan, kimsenin kayrılmadığı aynı ülfet ve doğruluk sisteminin olduğu, fakat ve ancak daha önemlisi, kutuplaşan ve ayrışan aynı toplum namına kimsenin budunsal kökenine, inancına bakılmaksızın herkesin birbirini dostça kucakladığı tıpkısı Türkiye hayal ediyorum.

Deminden bundan sonra bu hayalleri gerçekleştirmenin, seçme şeyi dolgunca yapmanın, üste seçme şeyi haddinden fazla gür yapmanın zamanı gelmiştir. Bilcümle birlikte ülkemizin hakkettiği refah seviyesini yakalayacağımıza canı yürekten inanıyorum. Bizim inancımız ve hayatıma taraf veren değerlerimiz şunları söylüyor; şayet tıpkı yerde geçersizlik, şaibe, eğrilik, zarar varsa bunu geçmiş elinizle düzeltin. Yapamıyorsanız dilinizle düzeltin; konuşun, susmayın. Bunu bile yapamıyorsanız hiç olmazsa kötülüğe, yanlışa taraf olmayın. Nazik önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk, Kürt, Zenci, Laz, Çerkez, Zaza, Mütedeyyin, Gayrimüslim, Alevi, Sünni fark etmeksizin eş ve vatan sevgisiyle kurduğu bu eşsiz Cumhuriyet’te kardeşçe, ilişki ve kardeşlik içerisinde yaşayacağımız, hak ve adaletin işleyeceği eyyam, inanıyorum haddinden fazla yakında gelecektir.”

Meral Akşener, kol toplantısında şöyle konuştu:

“DERİNLEŞEN ZARURET, İNSANIMIZI İÇİNE ÇEKMEYE DEVAM EDİYOR”

Ülkemizin yaşadığı krizler sarmalı, maalesef her geçen çevrim büyümeye bitmeme ediyor. Derinleşen verimsizlik, insanımızı içine çekmeye bitmeme ediyor. Maaşlar kuşa dönmeye, cepler boşalmaya bitmeme ediyor. Zira büyük iktisat gurusu Erkek Kriz ve üstün çaplı iktisat ekibinin ‘Yeni Ekonomi Modeli’ diyerek pazarladıkları ucube müşabih yüzünden ekonomimiz fert çekişiyor. Ülkemizi yap boz tahtasına çeviren, milletimizi de kobay adına gören bu ebleh, şuursuz ve kaidesiz ekonomi yönetimi, herhangi bir hafta bakir aynı zihni asap deneyini Türkiye’ye dayatıyor. Bu deneyler zincirinin akıbet halkasının adı belli oldu; Minval Bankası sıfır bire bir büyüklük deneyi. Tatlıca uğurlu olsun.

Son zamanlarda varlığı elhak muzlim olan Form Bankası, geçtiğimiz günlerde 150 temel puanlık faiz indirimine gitti. Siyasa faizi yüzde 12’den yüzdelik 10 buçuğa indi. Ancak faizlerin düşüşü, elden kağıt üstünde kaldı. Zira daha çok piyasalar bile, Forma Bankası kararlarını, çevre deyimiyle söyleyeyim, ‘satın almıyor’. Şirketlerin hiçbiri, Hat Bankası’nın açıkladığı rakamlar üzerinden ticari krediye ulaşamıyor. Yani Mösyö Kriz’in çevrimli yönetimi sayesinde bundan sonra, üfürme rakamlarla yapılan matlup yönetiminin oyuncağı haline gelmiş ayrımsız Hat Bankamız var. Piyasanın de değer etmediği bir Model Bankası, esasta namevcut hükmündedir. Bu kadar bayağı. ve maatteessüf geldiğimiz noktada, Bay Kriz’in sözüm ona faizle olan savaşının bedelini, ekonominin kırıcı gerçekleriyle karşılaşan cefakar milletimiz ödüyor. Bay Kriz’in keyfi uğruna 85 milyonun geleceğiyle oynanıyor.

“BU DÜNYADA FAİZCİLERİN YER ÇOKÇA SEVDİĞİ KİŞİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR”

Siz, Sayın Erdoğan’ın ‘faize karşıyım’ pozlarına bakmayın. Bu dünyada faizcilerin sunma haddinden fazla sevdiği yaşama, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Benzeri yandan ‘Faizle savaşıyorum’ masalıyla milletimizi çalışır ederken mavera yandan hangi yapıyor? Milletin hazinesini gidip tefecilerin ayaklarına seriyor. 2022 yılı bütçesinde 240 milyar teklik faiz ödemesi öngörmüşlerdi. Şimdi ne diyorlar? Repo gideri 330 milyar lira. Üstelik öyle bile bayındır söylüyorlar ki arada 90 bilyon lira fark var ama bunlarda sunma âdeta tıpkısı sıkılma belirtisi de yok. Benzeri düşünün, o 90 milyar lirayla neler yapılmazdı kim? Söz Gelişi gençlerimizin mahdut sorunu çözülebilirdi. Söz Gelişi çiftçiye gübre desteği verilebilirdi. Örneğin esnafa akçe desteği sağlanabilirdi. evet da söz gelimi bağan tekaüt maaşlarının tamamı minimal sevap seviyesine çıkarılabilirdi.

Tamam Mösyö Akse bilcümle bunları hesabına ne yaptı? 90 bilyon lirayı götürdü faize ödedi. Evet neden? Tamamen aksiyon bilmezliği yüzünden. Ekonomiden anlayan sistem uyardı. Ayrıca yanı başındaki vicdan ve sağduyu sahibi partilileri dahi uyardı. O ise dinlemedi, bildiğini yaptı. Bitmedi. Tıpkı kebir grup, 2023 yılı amacıyla üstelik 290 bilyon teklik ürem ödemesi öngörüyorlardı. Getirdikleri bütçedeki nema ödemeleri ne büyüklüğünde biliyor musunuz? 565 milyar teklik. Aradaki ayırt, bu nöbet 275 bilyon liralık. Kısaca 15 milyar dolar. Beceriksizlikleri yüzünden faize ödeyecekleri paraya bakın. Düşünsenize, 15 bilyon dolarla milletin ne dertlerine merhem olunurdu?

Ekonominin bu değerli çocuklarının 2024 yılı amacıyla öngördükleri ürem ödemesiyse 320 milyar liraydı. Şu anki tahminleri hangi büyüklüğünde biliyor musunuz? Tamlık 698 bilyon teklik. İki katından fazla. Tabii o üstelik tutarsa. De hep bu rakamlara, 1970 nüsha düzey korumalı mevduat uygulaması bile karışma değil. Deminden, benzeri bu rakamlara, tıpkı dahi çiftçiye ödenen bindi rakamlarına bakınca, sizce ki faizci? Bir bu rakamlara, aynı birlikte pandemide millete sunulan akça desteğine bakınca, sizce ki tefeci? Milletimiz zaman ağlarken ürem lobileri kortej ettiği bu tabloya bakınca, sizce kim faizci? Milletimiz pahalılık altında ezilirken bankaların 2022’in henüz önceki 8 ayında sabık yıla göre 5 mezuniyet yüksek kar açıklamasına bakınca, söyler misiniz bana, sizce kim tefeci?

“FAİZ BARONU ERKEK KRİZ İNAT ETTİKÇE, OLAN PİYASALARA, OLAN ÜRETİCİLERE, OLAN MİLLETİMİZE OLUYOR”

Ürem baronu Bay Kriz taannüt ettikçe, olan piyasalara, olan üreticilere, olan milletimize oluyor. Lafla, talimatla Suret Bankası yönetmekte ısrar ettikçe, ekonominin gerçekleri fiyat ödetiyor. Tamam bu bedeli kim ödüyor? Bittabi kim milletçe biz ödüyoruz. Çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız sıkıntıların sebebi, aha bu hareket bilmezliktir. Türkiye’yi bu ucube sisteme mahkum eden Bay Kriz ve muvaffakiyetsiz kadrolarının dillere kabile beceriksizliğidir. Bunun lamı cimi namevcut. Çünkü ekonominin limanı güvendir. El Erki olmazsa, hak duygusu kaybolursa yürek kalmaz. Cüret olmazsa envestisman olamaz. Envestisman olmazsa gelişim olmaz, ZIYAN ETMEK olmaz. İşte Mösyö Kriz’in bizi içine düşürdüğü sarmal, tekmil yerine budur.

Yıllar önceki, benzeri reklam filminde ne diyordu? ‘İnsanların güvenini kaybetmektense mal kaybetmeyi yeğleme ederim.’ İşte bu iktidar, artık insanlarımızın güvenini kaybetti. Milletimiz, Sayın Erdoğan’a güvendi, rey verdi. Ama zaman karşımızda çıktı ayrımsız ötekisi var. Bugün imdi karşımızda, ‘milletin adamı’ diyerek ambalajlanan Sayın Erdoğan bulunmayan. Zaman imdi karşımızda, Türkiye’yi para şişkinliği canavarına kurban eden; yandaşların, lobilerin, faizcilerin adamı Bay Kriz var.

“IÇTIMAI BİR ÇÖKÜŞÜN AYAK SESLERİ ARTIK DUYULUR REŞIT, SAYIN ERDOĞAN BIBI CESARET PEŞİNDE”

Rahmetli Süleyman Demirel, enflasyonu tanım ederken der ki ‘Şişkinlik, vakit kaybetmeden hesaplı tıpkısı hikâye değildir. Ahlakı bozar, aileleri dağıtır. Enflasyon, aynı zamanda sosyal tıpkısı hadisedir’. Biliyorsunuz Mösyö Akse, iş siyasal polemiğe geldiğinde, karı kurumu üzerinden hamaset yapmayı metanetli benzeri sever. Ama bu bacanak, aile kurumu diye niteleyerek atıp tutarken etmen olduğu enflasyonun toplumda yarattığı toplumsal erozyonun, aktöresel kırılmanın farkında üstelik değil. Hesaplı akse almış başını gitmiş, bu arkadaş hala küşat peşinde. Evlerde tencereler kaynamaz olmuş, Mösyö Kriz hala diskur atma peşinde. Sosyal benzeri çöküşün göl ayaği sesleri daha çok duyulur olmuş, Sayın Erdoğan bibi atilganlik peşinde. Yazıktır, günahtır. Gittiği temas yerde miting kabil açılışlar olsun istiyor. Ama yurttaş imdi, Mösyö Kriz’in mitinglerine gitmiyor. Çevresindekiler bile aldıkları şanslı maaşların hakkını verebilmek üzere talimatla işçileri, memurları miting meydanlarına gitmeye zorluyor. Arkasında bibi kalabalıklar olduğunu zannetsin istiyorlar. Benzeri Diyarbakır’de olduğu üzere.

“SANKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN AZİZ ÖĞRETMENLERİNDEN DEĞİL ÜSTELIK MARABALARDAN BAHSEDİYOR”

DÜRÜST Fırka iktidarının istisnasız seçme çığır grubuna karşı yürüttüğü kendisinden olmayanı itibarsızlaştırma politikası, geçtiğimiz hafta üstelik öğretmenlerimizi vurdu. Fikri bağımsız milletvekili, vicdanı bağımsız, irfanı müstakil nesillerimizin mimarları olan öğretmenlerimiz, gine YANLIŞSIZ Öğür’nin ayrık zihniyetinin prangalarına takıldı. Mesleksel ve kişisel saygınlıkları tıpkısı el daha çiğnendi. Sayın Erdoğan’ın Diyarbakır’da düzenlediği miting öncesinde Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürü’nün, kaymakamlık müdürleriyle yaptığı benzeri toplantıda, adeta kut zincirine yıpranmamış kurbanlar ararcasına, öğretmenlerimize miting alanında canlı yapmaları için mir verdiği ortaya bundan sonra. Sanki? Aralarında benzeri müdür, iki müdür muavini, tıpkı İŞKUR personeli, aynı hizmetli, iki sarıklı de koyulmak amacıyla rastgele meslek, toplamda 10 hayat getirecekmiş. Inanılır müdürler, başmuallim yardımcıları, kendilerine zimmetlenmiş öğretmenlerle tam kalabalığı sağlayacakmış. Şu utanmazlığa tıpkı bakar mısınız? Neymiş İl Milli Eğitim Bilimi Müdürü değil de DÜRÜST Fırka İl Başkanı. Sözde ayrımsız izzet görevlisi değil de kast ajansı. Güya Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muazzez öğretmenlerinden değil bile marabalardan bahsediyor.

Bizim anlayışımıza bakarak, bir fehamet görevlisinin bittabi siyasal aynı fikri gibi. Ancak tıpkı çap görevlisi, görevini yaparken devleti yöneten kişilere değil, devletin kendisine bağlıdır. Yani milletin iradesine bağlıdır. Dolayısıyla kendisini göreve getiren siyasetçiye cebin zatî bir minnettarlık duygusu içerisinde cereyan edemez. Siyasetçinin ikbal bekçisi olmaz. Yasaları birlikte keyfine bakarak esnetemez. Ferdî fikirlerini ve beklentilerini talimata çeviremez. Hele bile muallimlik mesleğinin onurunu asla zedeleyemez. Şimdiden uyarıyorum; tümce ayağını balya alsın. imdi gözümüz, bu çeşit nahak ve yolsuz uygulamaların üstünde olacak. Zira üstadın dahi söylediği üzere; ‘Sanma bu tekerlek kalır tümsekte. Yarın elbet bizim, elbette bizimdir.’ Benden söylemesi.

“İKTİDARIN ISRARLA İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞTIĞI BİR DİĞER IZ GRUBU DA DOKTORLARIMIZ”

İktidarın ısrarla itibarsızlaştırmaya çalıştığı ayrımsız diğer patika grubu birlikte doktorlarımız. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan, en son ‘Giderlerse gitsinler’ demişti. Belli kim yetmemiş olacak, şimdi birlikte gözlerini küsurat doktorlarımıza dikmiş gözüküyor. Geçtiğimiz günlerde, Esenlik Bakanlığı ayrımsız yönetmelik yayınladı. Bu talimatname haddizatında, mevcuttaki benzeri açığı durdurmak üzere yapılacaktı. Ancak elbette kim mutat bir AK Fırka hareketi kendisine, nokta ve kısıtlayıcı aynı yöntem geliştirildi. Normal şartlarda hekimlerimiz, darülfünun hastanelerinde nısıf zamanlı olarak çalışırken muayenehane açamıyorlar. Yani üniversitelerde yarı zamanlı işlemek isteyenlere yegâne almaşık bırakılıyor, o de kontratlı işlemek. Zımnında serbest himmet hakkı sıfır hekimlerimiz evet kent hastanelerinde evet da hususi hastanelerde çalışmaya mecbur bırakılıyor. Bu düzen, kestirmece 10 yıldır bu şekilde işliyor. Ancak hekimlerimiz, bu durumdan çevre hem nefer haklarını nazik ölçüde yitirdikleri hem de hususi merkezlerin tahakkümünden bunaldıkları üzere, son yıllarda hususi muayenehanelerde çalışmayı tercih etmeye başladılar. Bu birlikte kamuda ve alelhusus zincir hususi hastanelerde, kâh branşlarda aheste doktor açığına etmen olmaya başladı.

İşte geçen hafta sâdır yönetmeliğin mecmu kendisine bu açığı kapatması beklenirken özel hastanelerin haricen konuk hekim, konsültan doktor anlaşmalarına sınırlama getirildi. Bunun üzere belirlenen mehabet da özel hastanenin mecmu hekim sayısının yüzde 15’i olacak şekilde ayarlandı. Yani şöyle düşünün; avukatların duruşmaya girecekleri mahkemelere eksen getirilmesi hangi demekse bu yönetmelik dahi doktorlarımız için o emreylemek.  Hakeza benzeri saçmalık olanaklı mi? Hakeza tıpkısı sorun nakız anlayışı olanaklı mi? Ayıptır, günahtır.”

“HUSUSI HASTANELER YÖNETMELİĞİ’YLE HUSUSI HASTANE HEKİMLERİNİN AMELİYAT YAPMALARI ENGELLENMİŞTİR”

Akşener konuyla ilişkin olarak operatör hekim Halit Urgan’a meze verdi. Urgan, “6 Ekim tarihinde Resmi Gazete’üstelik yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği’yle hususi şifahane hekimlerinin işler yapmaları engellenmiştir. Bu yönetmeliğe göre ülkemizdeki sondaj hekimlerinin tamamına yakını, özel hastanelere getirilen kol kısıtlamaları nedeniyle artık ameliyatlarını yapamaz ağıl gelmiştir. Birçok doktor arkadaşımızı, bulunan yasalar doğrultusunda tetkik yatırımı yapmış, onay almış, devrisi dolaşma çıkartılan yönetmelikle faaliyetler yapamaz kuzuluk gelmiştir. Alelhusus cerrahi branş hekimlerinin, çıktı ameliyatlı tedavileri yapamayacağından hareketle bu yönetmelikten sunu çok uymazlık gören hekim kesimi olacağı, bununda punt eşitsizliğine sebep olacağı aşikardır. Yönetmelikle hastaların hekim hakkıhıyar kısıtlanacak, tedavisi devam fail birçok sayrı kıygın olacaktır. İlgili yönetmeliğin ne amaçla çıkartıldığı, daha çok taharri sahibi hekimlerin elbet tıpkısı posta izleyeceği üzerine kamuoyu Esenlik Bakanlığı vasıtasıyla bilgilendirilmemiştir. Ne yazık kim Türk hekimi, güdük vadeli ve çoğunluğu bulaşıcı olan esenlik politikalarının etkisiyle sıkça değişime uğrayan keyif sistemi içerisinde apışık düşmüştür” dedi.

Urgan’ın ardından sözlerine bitmeme eden Akşener, şöyle konuştu:

“İNSAN SAĞLIĞI GİBİ ULVİ BİR KONUYU BİLE TİCARİ DÜZ HALİNE GETİRDİLER”

“Buradan afiyet çalışanlarımıza ve vatandaşlarımıza sesleniyorum; iktidara geliyoruz, beş altı kaldı ve iktidarımızdaki önceliklerimizden biri da milletimizi keyif hizmetlerindeki, keyif çalışanlarımızı bile işlerindeki sıkıntılardan örtbas etmek olacak. Konunun uzmanı arkadaşlarım çalıştı. İktidarımızda vatandaşlarımız, esenlik hizmetini küşade ve uygun şartlarda algı, keyif çalışanlarımız birlikte huzurla çalışacak. Söz Misali bulunan sistemde, darülfünun ve cesamet hastanelerinde çalışan hekimler, hususi hastanelerde çalışamıyor. Muhtemelen kavait dahilinde bu kısıtlamayı kaldıracağız. İnsan sağlığı üzere ulu ayrımsız konuyu de ticari düz haline getirdiler. Bu saçmalığa sonuç vereceğiz. Özel hastane ruhsatlarının taksi plakası kadar alınıp satılmasına cevaz vermeyeceğiz. Bu ticaret, hususi hastane fethetmek isteyen yatırımcının önüne konan bürokratik engellerin tıpkısı sonucudur. Bu engelleri kaldırıp güvenli bire bir denetimle sağlık yatırımlarının önünü açacağız.

Hastayla gerektiği büyüklüğünde alakadar olmak adına daha çok züğürt görmeyi dayatan başarım uygulamasına ve buna ilişkin hareketli ecir politikasına sonuç vereceğiz. Ek emek imkanı getireceğiz. Hekimlerimiz, istedikleri takdirde, himmet saati sonrasında, hafta sonları birlikte bire bir plan dahilinde çalışabilecekler. Hem bu emeklerinin karşılığını alacaklar hem dahi emeklilik haklarına yansıyacak. Görüyoruz kim ticarethaneye çevrilen esenlik kuruluşlarında ipin ucu kaçmış. Bölgesel bütünleşme sistemiyle afiyet işletmelerini, oran-hususi ayırmadan, bölgesel bir planlama kapsamına alacağız. Kamu gizil, yani mekan, ekipman ve keyif çalışanları, benzeri planlama çerçevesinde sunma bol şekilde değerlendirilecek. Cemi bu adımların ustalık ayrıntılarını üstelik arkadaşlarım daha bilahare halkoyu ile paylaşacaklar. Ferasetsiz dönüşsüz ayrımsız hak kaybına sebep olacak bu talimatname konusunda de yürütmenin ivedilikle durdurulması ve hekimlerimizin bu harbi mücadeleden galip çıkmaları üzere İYİ Fırka yerine sürecin takipçisi olacağız.

“SANDIK YAKLAŞTIKÇA YANLIŞSIZ PARTİ’Yİ BİR PANİK HALİ ALMAYA BAŞLADI”

Kasa yaklaştıkça SELIM Fırka’yi tıpkısı ürkü münhal almaya başladı. Yani bu arkadaşları bundan sonra, kasa sıkıştırmaya başladı. Bu boyut, bundan sonra degaje bildirme ortada. İktidarlarının sonuna yaklaştıklarını çıktı onlar üstelik enselerinde hissetmeye başladılar. Bu yüzden üstelik etki zihniyetlerini çıplak ortaya döker oldular. Seçme hafta yaptıkları abuk sabuk çıkışlarla, imza attıkları şok rezaletlerle daha çok siyasetin çivisini çıkardılar. Filhakika bu durumun yansımalarına, Sayın Erdoğan’ın serencam haftalardaki nefret kırcı sayıklama ataklarında üstelik tanık oluyoruz. Hadi biz elhak değme haftanın görgüsüz şüphelisiyiz dahi çiftçiler, kadınlar, çoluk çocuk derken geçen haftanın ak yazılı tiksinme objesi de Kürtler oldu. Tuttu, bu ülkenin fiyat ve haysiyetli vatandaşları olan Kürtleri, PKK’lı zar etti.

“CUMHURİYET’İMİZE DAİR GELIŞIGÜZEL ŞEYE, BASTIRAMADIKLARI BİR DÜŞMANLIK HİSSEDİYORLAR”

Evet rezalet yarışı bununla bitti mi? Bitmedi. Zira biliyorsunuz, balık yeniden kokar. Sayın Erdoğan’ın kendisinden görmediği herkese karşı duyduğu acı ve nefretinin dışında, bir birlikte bu arkadaşların bazılarında biliyorsunuz aynı Cumhuriyet Altını nefreti var. Bu memleketin asıl değerlerine, müessis iradesine ve Cumhuriyet Altını’imize dair değme şeye, bastıramadıkları benzeri düşmanlık hissediyorlar. Fıtratları böyle. Bunun akıbet örneğini birlikte Cumhuriyet Bayramı’nı kazanç ettiğimiz bu hafta, DOĞRU Tümen’nin bir takım başkanvekilinin ağzından çıkan ibretlik sözlerle gördük. Bu arkadaş, beher hepsi ayrı tıpkısı bozulmuş vaka olan benzeri açıklama yaptı. Dedi ki ‘Maalesef aynı hars devrimi yerine Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, kısacası bilcümle hatır setlerimizi namevcut etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçeyle bir kanı üretemeyiz. Sadece enformasyon ihtiyacımızı karşılayabiliriz.’

Şu rezalete bakar mısınız? Tarihi fesli meczuplardan öğrenmiş tıpkı güya entelektüelin sabuklanma meşgul şu analizine bakar mısınız? Güya? Bu beklenmedik vazıh arkadaşımız, patika açıcı düşüncelerini Türkçe dilinde üretemiyormuş. Hoppadak konuşabiliyormuş ve bundan de çokça mustaripmiş. İşte size, ‘Keşke Palikarya kazansaydı’ diyen ucube aynı zihniyetin Kahramanmaraş şubesi. Milli mücadelede boy yazan Kahramanmaraşlıların şanına ve Aslan Bey’in muazzez hatırasına miftah uzatan bu arkadaşa buradan anımsatmak istiyorum: Biz, ezelden beri Türkçe konuşuyoruz. Yani Cumhuriyet Altını ile bizim dilimiz değişmedi, takkadak alfabemiz değişti. Bu değişim üstelik Türkçe düşünen ve Türki konuşan milletimizin, bakir Türk harfleriyle Türki yazmayı da öğrenmesi ile kültürümüzün gelişimindeki bildirme mehabetli adımlardan biri oldu.

“TÜRKI, NİCE TÜRK CUMHURİYETİ’NİN DİLİDİR”

Dahi Türkçe, vakit kaybetmeden Türkiye’nin değil, Azerbaycan’ın bile Maşrık Türkistan’ın da Özbekistan’ın bile Kazakistan’ın üstelik ve birçok Türk cumhuriyetinin dilidir. Türki, Göktürklerden Selçuklu’evet, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne büyüklüğünde binlerce yıllık bayrı tarihimizi birbirine bağlayan harçtır. Şayet kim bugün Türkiye Mutekit ülkeler arasında en erdemli okuma yazma oranına eş olabilmişse bunu, Cumhuriyet Altını’in yetişek reformlarına borçludur. Evet, doğrudur. Düşüncenin tuğlası, kelimelerdir. Kelimeler olmadan karın nesir edemezsin. ve kelimelere ne büyüklüğünde hakimsen düşüncen üstelik o kadar ensesi kalın evet. Bu sebeple değişimler, önceki edebiyatta başlamıştır. Cumhuriyet, Türkçemizi sarayın zindanlarından kurtarmış, Türkçemize vurulan prangaları çözüp, dilimizi özgürleştirmiştir. Yusuf Has Hacip’in, Mehabetli Şir Nevai’nin, Kaşgarlı Mahmut’un, Yunus Emre’nin, Adamakıllı Şehriyâr Abdal’ın benzersiz Türkçesine baştan kavuşmamızı sağlayan bile bu olmuştur. Bu özgürleşme, önce edebiyatta dallanmış ve toplumun seçme alanına yayılmıştır. Yani aslında, Cumhuriyet Altını ile başlayan harf inkılabı, Türk milletinin topyekün prangalarından kurtulma yolculuğunun birlikte dirimsel ayrımsız adımıdır.

Zaman internetin bilgiye erişimi kolaylaştırdığından bahsediyoruz, değil mi? İşte Türkçenin özgürleşmesi birlikte sosyete ile selen arasındaki bariyerleri tıpkısı şekilde ortadan kaldırmıştır. Kıraat barı oranını yükseltmiş, düşüncelerimiz üzere kullanılmamış tıpkısı asır açmıştır. Cumhuriyet Altını’in edebiyata, hatır dünyamıza, bilime ve eğitime katkılarını, Cumhuriyet Altını’in ne büyük bir şahlanış olduğunu bu muazzez milletin oyuyla latif olan bir vekile tercüman olmak zorunda olduğum üzere alelade utanç duyuyorum.

“BU AÇIKÇASI, PATOLOJİK BİR CUMHURİYET NEFRETİNE KILIF BULMA GAYRETİDİR”

Sanki? Bu Türkçe ile bellek üretilmezmiş. Bu sözleri cahillikle açıklamaya ayrılmak, kofluk kavramının içini fora etmek evet. Bu türkçesi, mefsuh tıpkısı Cumhuriyet nefretine derece bulma gayretidir. ve yukarıdan tırnağa art niyetlidir. Tığ, bu arkadaşlardan, bu ülkenin kurucu değerlerine gocunmak göstermelerini, istiklal kahramanlarına vefa hissetmelerini veya arz basitinden bire bir hayır yakarış etmelerini elhak beklemiyoruz. Amma yere batasıca nefretlerini boca etmek için ermiş Türkçemizi bilinçlilik yapmalarını dahi kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.

Türkçede düşünemiyor musun? O, senin sığa problemin. Çünkü beyin üretebilmek üzere, öncelikle düşünebilmek lazım. Asırladır Türki düşünen, Türki yazan ve Türki mütekellim birçok büyüğümüz düşünmüş, asar üretmiş. Hepsinin külliyatı arasında. Aç oku. Siz bildirme süfli ayrımsız hatır yetisine eş oldunuz de Türki mi size engel oldu? Siz bir tezkere açıp okumayı denediniz da abece mi size engel oldu? Siz bu millete, bu memlekete yararı olan tıpkı derece setine cemaat oldunuz dahi Cumhuriyet mi size engel oldu? Yuh olsun. Yazıklar olsun.

“20 YIL SÜRESINCE YAPAMADIKLARINI GİDERAYAK YAPABİLMEK İÇİN ÇIRPINIYORLAR”

Ana maslahat ne biliyor musunuz? 20 sene süresince yapamadıklarını giderayak yapabilmek amacıyla çırpınıyorlar. 20 sene boyunca düşman bildikleri Cumhuriyet Altını’imizi giderayak örselemek için çabalıyorlar. 20 yıl boyunca karınlarını ağrıtan müessis değerlerimizi giderayak almak amacıyla uğraşıyorlar. Cumhuriyet’imizin aç insanımızı tok kılma sevdasından, bozkırı yeşile çevirme kavgasından, milletine kol angıç geren cömert çap anlayışından tek ahit nasibini alamayanların, Atatürk’ümüzü anlamasını tabiatıyla beklemiyoruz. Fakat Cumhuriyet’i kuranları kötüleyip vatanı satanları yüceltenlerin, hürriyetin tarihini beğenmeyip istibdadın tarihini çit heveslerinin ardında ne yattığını birlikte çok gür biliyoruz.

Onların erbap olmayı düşledikleri o düşünce setinin, Cumhuriyet Altını düşmanı, Atatürk düşmanı, Türkçe düşmanı, Türk düşmanı ve salt kültürüne ecnebi, gayrı milli ayrımsız karın seti olduğunu birlikte haddinden fazla ama çokça bol biliyoruz. İşte o nedenle esasen bugünkü mücadele, DOĞRU Tümen ve İYİ Fırka mücadelesi değildir. Bugünkü mücadele, Vahdettin’in gemisine binenlerle Mustafa Eksiksizlik’in şişman vizyonunun peşinden gidenlerin mücadelesidir. ve bizler, zinde ayakta oldukça karışık amaçlarına asla ulaşamayacaklar. Hürriyetine araklama ermiş Türk milletine asla diz çöktüremeyecekler. Bu kadar sarih, bu kadar açık.

“DOĞRU PARTİ İKTİDARININ CİDDİYETSİZ ELLERİNDE, DEVLETE MAHSUS GÜVENİN BIRLIKTE İÇİ BOŞALTILIYOR”

HER BIR vatandaşının gönlünde varlığıyla sağlık ve cüret vermesi müstelzim devletimiz, bu meraklı yönetim anlayışının elinde, daha çok varlığıyla çabucak işkil ve keder hissettiriyor.  Mesela bire bir atama haberini duyduğumuz antlaşma, ‘Acaba yeniden kimin akrabası ayrımsız yerlere atandı’ diyerek düşündürüyor. Mesela bir sava verileceği ant, verilenin misliyle vurdumduymaz alınacağı biliniyor. Söz Gelişi benzeri karar çıktığı zaman, kararın kesinlikle siyasi bir ayağının olduğu oranlama ediliyor. Söz Misali tıpkı idrak indirimi bahis konusu olduğunda, indirimin vatandaşa değil yandaşa yapıldığı görülüyor. DOĞRU Parti iktidarının gayriciddi ellerinde, devlete duyulan güvenin de devletin niteliğinin dahi niceliğinin de asaletinin bile içi boşaltılıyor.

Ülkenin kaynaklarının tıpkı kadro yandaşa tahsis edildiği, bolluk seviyelerinin arasındaki farkın değme geçen aktarılma henüz dahi açıldığı, nüfusun balaban tıpkısı kesiminin zaruret sınırının altında yaşadığı aynı ülkede demokrasinin varlığından kortej edemeyiz. Çünkü örneğin, demokrasinin tüm ve kamil aynı şekilde uygulandığı ülkelerde, eğitime heveslendirme vardır. Eğitilmiş tıpkı iş gücünün konuşu büyümeye dahi apotr olacağına dair bire bir dimağ vardır. Söz Gelimi demokratik ülkelerde, seçim hareketli, mahkemeler mutlak, hukuk garanti altındadır. İktidarın ekonomiye keyfi müdahaleleri yoktur. Yani sözde tıpkısı ekonomistin ‘yaptım oldu’ kararları, demokratik ülkelerde saf dışı. Söz Gelişi demokratik ülkelerde, kısıtlamalar çok azdır. Bilcümle çağdaş ekonomiler da dürüstlüğe ve şeffaflığa dayanır. Yani TÜİK’in makyajlı enflasyon rakamlarının, doğruları henüz şen gizlemek için çıkarılan siki denetim yasalarının, Doçent Doktor Nebati Bakan’ın epistemolojiden dayanıksız açıklamalarının ve Mösyö Akse’in aklı ve bilimi reddeden, doğruyu söyleyeni aşağılık, yıldırıcı ilan eden kaba tavrının, demokratik ülkelerde yeri yoktur.”

Share: